-->


30 Mayıs 2012 Çarşamba

Kel Ümmet’in Ağıtı

            
  • Kel Ümmet'in Ağıtı

  • Bozhüyük Kasabamız Halkından Deli Mehmet oğullarından Murat oğlu Ümmet.
    1312 ‘de doğan Ümmeti askere göndermemek için gardaşları başka vilayetlerden evermek isterler. Adana ,Kayseri gibi komşu vilayetlerden evlenirse hükümet o zaman  o kişiyi askere almazmış. Bu Kel Ümmet’in büyük abisi Osman Adana’nın Kozan ilçesinde Mahpus yatmakta. Ortancıl abisi Mehmet Çavuş ise ( Yemen savaşı’ndan  10 yıl olmuş dönmek şartıyla )Rusya, Tiflis, İngiltere ve Fransa’dan Yemen’e  geçer. Yemen’de çavuş olarak savaşır. Ümmet  ise köyde kalır .Ana yok baba yok yetim büyür. Asker kaçağı Deli Mehmetoğullarından Murat oğlu Ümmet kaçar. Dayısının oğlu Topal Hösün’ün oğlu Veli Çavuş,Kel Ümmetin köye indiğini Kengerlerden öğrenir. Candarmalara  geldiğini   haber eder ve candarma köye gelir vecandarmaların geldiğini Kel Ümmet  öğrenir  kaçar. Candarmalar kovalar; köyün dışında Cinni oğlan denilen yerde sarı çiçek denilen otların içine ağzı koyun yatar .Candarmalar tutama tutam gelip geçer. Karakol komutanı Omar onbaşı geriden atınan gelir. Bu arada Mulla Yusuf Hoca Ümmetin olduğu yere gelir ’’bir şey var mı oğlum ?’’ diye sorar. Ümmet ‘’Yok Hocam şunları atlat!’’ der. Yusuf Hoca teslim olmasını söyler. Ümmet ‘’Peki Hocam ‘’ der, ayağa kalkar. Yusuf Hoca ‘’Omar Onbaşı  Ümmet burada !’’ der. Omar onbaşı gelir ve Ümmetin koluna kelepçeleri takar. Ümmetin ana bir baba ayrı Menzi  adında ki bacısı tutama tutam arkasından yetişir. Ümmeti elleri kelepçeli candarmanın arasında görünce gadası olarak şu ağıdı yakar.
    
    El aman Omar onbaşı
    Bir daha göster ğardaşı
    Eğer başın darda işe
    Ismarlayayım çavuşu
    
    Ümmet tutuldu deyince
    Yatamadım sabahaca
    Kaçıpta kurtulmuşumuş
    Sebep olmuş Yusuf Hoca
    
    Gadasını alayım Ali
    İş çıkardı bizim deli
    Nidicin dağda gezeni
    Gözlerin kör ola Veli
    
    Şaştın anam oğlu şatın
    Bağlı dillerimi aştın
    Teslim ol gadan alıyım
    Candarma arsına düştün
    
    Gara ğaşın üstüne
    Sırma kafiye bağlanır
    Bunun evi yok muydu
    El yanında sığınç eylenir
    
    Gadanı alayım Veli
    Sahm’ola elin dediği
    Osman edem duydu m’ola
    Birden aşardı gediği
    
    Göksun Yöresi ,Kel Ümmet’in Ağıt
  • Kel Ümmet'in Ağıtı

Hakkı Bulut - Seni Çok Özledim

Güneşin ısıtmıyor üşüyor bu tenim Ufkunda şafaklarım sökmüyor benim Yürüyen bir cenaze sensiz bu bedenim Seni çok özlüyorum ne olursun Çabuk gel biran önce gel ruhumu Sancılar sarıyor sebeni ne yoksa Yabancı bir elmi değdi eline Ne olur sakın deme bu adam delimi ne Seni çok özlüyorum biran önce gel Senin beş gün dediğin Bana beş asır demek Bir bilsen ne zulum seni beklemke Acımı dindirmiyor bakıp resmini öpmek Seni çok özlüyorum ne olursun çabuk gel Biran önce gel Ruhumu sancılar sarıyor sebeni ne yoksa Yabancı bir elmi değdi eline Ne olur sakın deme bu adam delimi ne Seni çok özlüyorum biran önce gel. Hakkı Bulut - Seni Çok Özledim Blog sayfamızda şarkı sözü de bulabilirsin

29 Mayıs 2012 Salı

Göksun Adetleri

Düğün Adetleri Düğünde başlamadan bir süre önce, oğlan evinden kız evine bir bayrak 
kaldıracağız diye haber verilir. Kız evi kaç gün sonra başlıyacaklarını
 söyler. Buna "Gün kesikliği" denir.Oğlan evi kız evinin dediği gün davul 
çaldırır.Sabah namazından sonra delikanlılar toplanır. Uzun bir kaç ağaç
sicimlerle birbirine bağlanır.Başına bir bayrak bağlanıp, tan davul havası
 eşliğinde kaldırılıp dikilir. Herkeş genç ihtiyar bayrak yemeği yer.Gelin
 pazertesi veya perşembe günleri iner. Köyler okuntu gider. Düğüne seymenler
 gelir. Davul, zurna ile karşılanır. Gündüz güreş yapılır. Güreşten öncede 
tura oynanır. Tura, iki kalın ipin bükülüp bağlanmasıyla yapılan bir sopadır.
 Delikanlılar iki taraf olup, sırtlarına aba giyerler. Vurarak birbirlerini
 kovalarlar.Sonra güreş küçük kilolardan büyüyerek devam eder. Akşam ise
 düğün evinin münâsip meydanlığına ateş yakılır. Büyük halka çevrilir. 
Davul zurna eşliğinde sinsin oynanır. Bir kısım delikanlılarda uygun bir
 odada toplanırlar. Dokuz fincanla yüzük oynanır. Hangi taraf ütülürse,
 üten tarafa partala çalar. Partala bir nevi hicirdir.Bu arada diğer delikanlılar dışarda sille oyunu oynarlar.
 
 
Kına Gecesi
 
Düğünün ikinci günü öğlenden sonra kız evine kına gider. Düğün kadınlara
 mahsus, kız evine intikal etmiş olur. Erkek, kadın kalabalıkla, oğlan 
evinden kız evine kına alayı gider. Kına çerezi, gece kesmek için koyun
 kınacılarla birlikte gider. Bu davar gece kesilip, çiğ köfte yapılır ve
, gelen çerez de dağıtılır. Kına yakılır ve kız evinde yatılır. Kına
 geldiğinde kız evinin kapısı kitlenip, bahşiş alınır.Gelin gideceği zaman, 
bindiği ata, bayrakdara ve davulcuya bahşiş verilir. Gelin ata biner, 
biri başını çeker, iki kişi de üzengiden tutar. Gelin oğlan evine inerken
 başına buğday tutar, üzüm, şeker serpilir. Bu bereket demektir. Oğlan 
anne ve babası geline üzengilik mal bağışlarlar. Bu sırada oğlanın yakınları
 suya atılır.Güveyi sadıç evinde olur. Arkadaşları eğlenirler güvey evinde.
 Yatsı güvey namaza götürülür. Oğlan evinin önüne ateş yakılır.Hoca
 dua okur. Nikâh yapılır. Dua sonunda, güvey sumsuklanarak zifafa gider. 
Güvey çıkınca da tüfek sıkılır. Teknik sorunlar olursa, kız ve oğlan 
evinin kadın elçileri tarafından halledilir !..Ertesi sabah delikanlılar
 asma, kesme oynarlar. Oğlan evinin erkek çocukları kandırılıp esir alınır. 
Oğlanın annesi bir şeyler verir de oğlunu kurtarır!.. Tebi bu şakadır.
Bugün duvak günüdür. Kadınlar geline baş bağlarlar. Zülüfü kesilir. Baş; 
başı bozulmamış kadına yaptırılır (yani, eşi ölmemiş veya boşanmamış).
Bir şeyi daha eklememiz gerekiyor. Gelin inince bayrağın üstündeki elmaya
 silâh sıkarlar. Elmayı kim önce vurursa, özne tarafından, vurana 
hediye verilir. "Özne" güveğiye denir.
 
  • Yüzük Partalası

  • Aşağıda tipik bir partalanın sözlerini veriyoruz (türkü gibi söylenir).
    
    Yük üstünde pala koydum,
    
    Bir üstüne dala koydum
    
    Cenazeyi sala koydum
    
    Yüzük bilmen neden oynan
    
    
    
    Keklik uçar vık cık diye
    
    Fındık için küçük diye
    
    Ölün giden............diye
    
    Yüzük bilmen neden oynan
    
    
    
    Hocam gelir firezden
    
    Elinde değneği kirazdan
    
    Seni överler birazdan!..
    
    Yüzük bilmen neden oynan.
    
    
    
    Kağnıya vurdum kütüğü
    
    İçmez sineksiz katığı
    
    Avratların don artıği
    
    Yüzük bilmen neden oynan.
    
    
    
    Ala tazının kancığı
    
    Boğazında var boncuğu
    
    Ağzına almış köpek inciği
    
    Yüzük bilmen neden oynan

Göksun Lugat'ı

  • Göksun Lugat'ı

  • Çamaşırhane “donnuk” bulaşık yeri “cağ “
    Maviye “gö” beyaza “apbağ”
    Çatısız eve “dam” üstünde “loğ”
    Zehire de “ağ” derler bizde
    
    Köpege “it”, yavrusu “enik”
    Kediye “püsük” katıra “görük”
    Kabıza “peklik” ishale “ötürük”
    Dam kenarına “süük”derler bizde
    
    Kumaşa “pırtı” iç çamaşıra “don”
    Atlete “köynek” elbiseye “fiston”
    Duşa “çimmek” salğına “gıran”
    Bakır tabağa “sahan “derler bizde
    
    Kadın “avrat”tır eşiyse “gişi”
    Nineye “ebe” amcaya “emmi”
    Komşuya “gonşu” halaya “bibi”
    Şimarana “şimrime! ” derler bizde
    
    Zayıfa “illengeç” balkona “örtme”
    Cimriye “mırhız” kepçeye “çomça”
    Perişan “sünepe” tepsiye “sini”
    Aileye de “horanta” derler bizde
    
    Patates “kerto” camlar “cıncık”
    Sahura “zöhür” çizğiye “cızzık”
    Tomruğa “zomp ”başörtü “yâlık”
    İzmarite de “vızzık” derler bizde
    
    Etli yemek “sulu” çorbaya “şora”
    Patlıcana “baldırcan” çöreğe “kömbe”
    Mısır ekmeği “taptabu” döğmeye “yarma”
    Yoğurtlu yarpuza “toğa” derler bizde
    
    Tavuk kuluçkada “gurk” civcive “cücük”
    Mandaya “camuz” yavrusu “boduk”
    İyiyse “oflaz” ince bulgur “setik”
    Pamuğa da “pambık” derler bizde
    
    Lahana “ilehana” limona “leymun”
    Ekşiye “eşki” reyhana “ırahan”
    Helvaya “havla” nadasa “velhan”
    Mal gübresine “akmun” derler bizde
    
    Tahta terlik “habbap” karşı söz “çemkirme! ”
    Süt-yoğurt “ağartı” tencere “kuşgana”
    Yük aracına “geçgele” taklit “ökünme”
    Kamuoyuna da “el-âlem”derler bizde
    
    “dert! ” deyince “marat! ” tuvalet “hacet”
    Sırt çantasına “gazan gabı” ele muhtaç “muhanet”
    Feraceye “ızar” rezil olmak “malamat”
    Hevesi kaçınca “sıtkım sıyrıldı” derler bizde
    
    Sulu aşa “lepe” gölgeye “duluk”
    Saf adam “pehlül” dişiye “gancık”
    Kümese “tünek” çürüğe “uluk”
    Sebze yerine “avarlık” derler bizde
    
    Baklavaya “paklavu” elmaya “alma”
    Sıcak “ısıcak” küçük baltaya “çalta”
    Yabancı “yadırğı” mısır lepesi “basta”
    Buğday ölçeğine “silme”derler bizde
    
    Dişi ata “kısrak” böceğe “böcük”
    Birdahaya “galan” doğruya “essah”
    Naneye “yarpuz” giyeceğe “esbap”
    Çocuk severken de “ırık” - “tombak” derler bizde
    
    Çuvala “seklem” fark etmeye “teh düşmek”
    Nemli tarla “darbız” şerbete “şirincelik”
    Ondan sonra “imi dime” tamamen “bi demlik”
    Ahır penceresine “temek” derler bizde
    
    Karlı-pekmez 'garsambaç' çoban 'sığırtmaç'
    Sıpaya 'kürrük' gübrede oynanan 'köküç'
    Oklava 'oklâç' çeviren 'evreeç'
    Pekmezli tatlıya 'omaç' derler bizde
    
    Mutfak 'ocaklı yer' yumurta “bıdık”
    Şekli bozuk 'meymenetsiz' kadın küfrüdür 'yoluk'
    Söz bilmeze 'elevetsiz' kiler 'zahralık'
    Kızdırırsan 'batasıca! ' derler bizde
    
    Şimale “guz”,damada “güvâ”
    Boğulma “bosukma” kaburgaya “eyâ”
    Gözetmeye “kişifleme” sıkışınca “gısıkma”
    Canı sıkılınca da “dışlığım gelmiyo! ” derler bizde
    
    Mustafa’ya “musduk” ayşeye “anşa”
    Garibana “sefil” babaya “ağa”
    Dağların şahıdır ahh! şu “Binboğa”
    Göksun’a hep “Gösün” derler bizde
    
    Hasretin düştü de herşeyden ayrı
    'Arı-sili' olmuşsa gamsızım gayri
    Yazmakla bitiremem bu “menşur” diyarı
    'Gına getirme'den; dillen! ,şahlan! bari –
     GÖKSUN LÜGATI

24 Mayıs 2012 Perşembe

Abdurrahim Karakoç şiirleri

     
         Aşk Yarası

Yüreğimden aşk kurşunu yedim ben
Doktor ağlar, merhem ağlar yarama.
Dilekçemi gökyüzüne verdim ben
Yağmur ağlar, meltem ağlar yarama.

Gözyaşları kiripiklere dizilir
Damla damla yanaklara süzülür
Ruh röntgenim duygulara çizilir
Zülüf ağlar, perçem ağlar yarama.

Yazan kalem kesin yazmış fermanı
Kimse sorsam ''yoktur'' diyor dermanı
Anlatsam çıldırtır dağı - ormanı
Yangın ağlar, deprem ağlar yarama.

Aşk yarası ilaç kabul etmezmiş
Bir gelirse daha dönüp gitmezmiş
Tıb ilminin aklı fikri yetmezmiş
Hatip ağlar, ebkem ağlar yarama...

25 Eylül 1997/Yasaklı Rüyalar(sh.48)

Abdurrahim Karakoç

       Aşk Hikayesi

Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!
Abdurrahim Karakoç

sipse facebook hyran sayfamız

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Mevlana´dan güzel sözler

  • Mevlana'dan Güzel Sözler

  • Beni bir ben bilirim, bir de Yaradan.Bana bir ben lazımım, bir de Anlayan.
    Öfke rüzgar gibidir, Bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile.
    Unutma ki; İnsan Dünyanın Hakimi Olabilir, Ama Küçük Bir Kalbin Esiridir.
    Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun.
    Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden.
    Sen gel de yeter ki, yola yük olmam, yol olur gelirim.
    ‎Sesini değil, sözünü yükselt! Yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüleri değil.
    KörLer çarşısında ayna satma , sağırLar çarşısında gazeL atma.
    İsyan et eyy arkadaşım, söz söyleyecek an değil Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
    Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.
    Duydum Ki Gıybetimi Yapmışsın ,Yüzüme SöyLemekten Kacmışsın..! Benim Gibi bir Acizden Korkmuş ALLAH'tan Korkmamışsın.
    Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok, sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak beni hatırla.
    Aşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil..Sessiz sedasız can veren pervanelere sor.
    Fakirim Diye Ne Üzülürsün !.. Aklın Başında ve Desteksiz Ayakta Durabiliyorsan , En Zengin Kul Sensin ; Bilmez misin.
    Ben bir balığım, aşk ise daldığım bir derya... Aşktan gözlerim yaşlı olsa da o derya gözyaşımı nerden bilir... Başımı o denizden çıkarayım desem, balığım ya; Nefesim Kesilir.
    Unutma ki!! Nefret ve Kinin ertesi Pişmanlıktır... Ve her Canlıya ölüm vardır. İnsan Ölür ama Ölmeyen "INSANLIKTIR.
    Yüz'de ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde, noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var. Bir ben varım deme, yoksan da olur.
    Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma .. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.
    Yarabbi! Bildir de ben beni bileyim... Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim ile ben seni bileyim... Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim.
    Mevlanaya sormuşlar sevgili nasıl olmalı diye… Sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı.
    Define yıkık yerlere saklanır. Sakın ola fakir ve dertlilerin kalbini kırma, ahlarını alma.
    Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın, 'masal anlatmaktır' bütün işi.
    Gerek yok her sözü laf ile beyana, Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana.
    Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene ; Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.
    Kişi kim olduğunu bilmek isterse, kimleri sevdiğine baksın.
    Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırak.
    Kalp bir bahçe gibidir. Onda mutlaka birşeyler bitecektir. O halde güzel şeyler ekin ki güzel şeyler bitsin!
    Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
    Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim , Her türlü amelde çok ahesteyim , Kabrim... beni bekliyorken dünyalık hevesteyim , Uyandır artık Ya Rab! belki son nefesteyim.
    Sukŭnetim asaletimdendir. her lâfa verilecek bir cevabım var.lâkin; Bir bakarım lâf lâf mı diye , bir de bakarım söyleyen adam mı diye.
    Ne yüzünde göz izi, ne de yüzlerde göz izin olsun. Hâyâ denen ulvi servet, en güzel çeyizin olsun !
    Aklını Başına Al Da, Fanî Olan Bu Dünya Zindanında Kimseden Vefa Arama! Bu Dünyanın Vefası Bile Vefasızdır.
    Çocukluğunda oyun, Gençliğinde sarhoşluk, İhtiyarlığında tembellik, Ne zaman ? ALLAH'a kulluk edeceksin.
    Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme, Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme.
    Sevgini vermesini öğren..Çünkü gönlün anlasın ki hepsine yer varmış.Sevgisiz insandan dünya, unutma ki korkarmış.
    Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın.
    Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.
    Başkasından üstün olmamız önemli değildir. Asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır.
    Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur.
    Ne kadar zengin olursan ol, ancak belirli bir miktar para yersin. Denize testiyi daldırırsan, bir testi kadar su alır, gerisi kalır.
    Susmalıyım belkide.! Kefenleyip tüm kelimeleri ,cümleleri, öylece mısraları gömmeliyim.Ne sahibim bu ...yerde! nede kiracı! Sadece bir ömürlük misafirim ben.Yüregimiz kıymet bilene emanet.
    Her yağmur damlası bir yeşil yaratmak içindir.Sanmasınlar yıkıldık,sanmasınlar çöktük.Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.
    İki kişinin bildiği sır değildir.
    Bazı alimlerin Allah'ı ispat etmeye çalışmalarına şaşıyorum. Allah'ın varlığı sabittir, sen kulluğunu ispat etmeye çalış !
    Eden kendisine eder. Yapan bulur ve çeker. Unutma ki; Kazanmak koca bir ömür ister, Kaybetmek içinse bir anlık gaflet yeter.
    Cebi zengin fakat ruhu fakir olan insanın hali çok rezil ! Çünkü o; 'herşeyin fiyatını bilir, değerini değil.
    Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır; ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın.
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, Neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın.
    İnsanları iyi tanıyın, her insani fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
    İnsan dostunun huyunu alır.
    İçteki kiri su değil, ancak gözyaşı temizler.
    Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
    Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır.
    Akıllı insan düşündüğü herşeyi söylemez, fakat söylediği herşeyi düşünür.
    Aldırma söylenenlere: Varsın, görenler seni bir ot sansın. Sen gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın.
    Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
    Hırs insanı kör ve ahmak eder. Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.
    Gönlüme girmene lafım yok.. Ama malumdur ki karga gül bahçesinde gezmekle bülbül olmaz! Bilesin sende.
    Yarın yaparım yarın yaparım deme! Bugün'de dün'ün yarın'ıydı ne yapabildin.
    Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya.
    Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir.
    Her zaman doğruyu söyle, ama her zaman her doğruyu değil.
    Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek gerek.
    Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.
    Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar.
    Uyku ve uyanma bir nevi küçük mahşerdir.
    Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.
    Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.
    Ne tükenmez hazinesin ey dil! Ne devasız bir dert!
    Maksada sabırla erişilir.. Aceleyle değil! Sabret, Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
    Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır.
    Ne insanlar gördüm üzerlerinde elbise yok, ne elbiseler gördüm içlerinde insan yok.
    Nasıl olur da deniz, köpeğin agzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?
    Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir, helvadır.
    kör cahalet çirkefleştirir insanları.suskunluğum asaletimdendir. her lafa verecek bir cevabım vardır elbet.lakin; bir lafa bakarım laf mı diye. birde söyleyene bakarım adam mı diye.
    Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.
    Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,Geriye kalan et ve kemiksin,Gül düşünür gülüstan olursun,Diken düşünür dikenlik olursun.
    Kötülerin övülmesi arşı titretir.
    Kargalar gülistanı işgal ettiklerinde bülbüller siner ve susar.
    Kanat vardır Doğanı padişaha götürür;Kanat vardır Kuzgunu leşe götürür.
    Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.
    Kadınlarda hayvani sıfat fazladır. Çünkü kadın koku ve renge fazlaca meyleder.
    İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.
    İnsan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak gerçek dostu görendir.
    İnsan içki içmekte serbest, ama sarhoş olmakta serbest değildir.
    İçinde azıcık nur olmayana, dışarıdan verilen öğüt fayda vermez.
    Ne olursan ol,yine gel.
    Tuzağa saçtığın taneler , cömertlik sayılmaz ki...
    Testide ne varsa dışına o sızar.
    Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz.
    Sual de bilgiden doğar, cevap da.
    Sende en iyi ne varsa, dostuna onu ver.
    Senin için başkasını terk eden, başkası için de seni terk eder.
    Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?
    Sebatsız sedef, inci tutmaz.
    Sabır sevinç anahtarıdır.
    Sabır, demir kalkandır.
    Yaydan fırlayan ok gibidir ağzından çıkan bir söz. Ve hiç geri dönmüş değildir atıldıktan sonra bir ok.
    Herşeyi, aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın.
    Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar olsan da bir ota değmezsin.
    Her insan bir alemdir. İnsan düşünceden ibarettir, geri kalan et ve sinirdir.
    Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.
    Her birimiz tek kanatlı melekleriz ve bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.
    Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığını kır gitsin. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.
    Gerçek aşkta ne vefa vardır ne cefa.
    Genişlik, sabırdan doğar.
    Ey Zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.
    Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.
    Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme ! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.
    Sen yerde olanlara merhamet et ki,gökte olanlr da sana merhamet etsin Senden aşağı olana acı ki,senden üstün olan da sana acısın..
    Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
    Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir.
    Birşeyi bulunmadığı yerde aramak aramamak demektir.
    Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.
    Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
    Bir kimseyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak.
    Arslanın boynunda zincir bile olsa, bütün zincir yapanlara beydir arslan.
    Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman sen zaten yoksun ki.
    Aşk,herşeydedir ama hiçbirşeyde görünmez.
    Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman yıl gibi gelir.
    Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap.
    Adam savaşmakla çetin er sayılmaz, öfkelendiği zaman kendini tutabilendir çetin.
    Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
    Muhabbet ve merhamet, insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.
    Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.
    Şeytan tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helak oluşuna sevinir o.
    Yılan insanın sadece canını alır. Kötü arkadaş cehenneme sürer de ebedi hayatını mahveder.
    Üç sözden fazla değil , Tüm ömrüm şu üç söz , Hamdım, piştim, yandım.
    Yarasindan taze kan sizan gönül ehline,dostlarin yüzünü görmek merhem gibidir.
    Zulüm demiriyle taşını birbirine vurma! Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi çocuk meydana getirirler.
    Üstünün dostu ol ki üstün olasın... Kendine gel be hey azgın, mağluplarla dost olma! Münkirin delili ancak ve ancak şudur: Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum! Hiç düşünmez ki nerede görünen bir şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermededir. Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarla gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir.
    Tutalım ki Ali’den Zülfikâr sana miras kaldı. Sende Ali kolu ve kalbi yoksa Zülfikar neye yarar ki?
    Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayiverir.
    Ten midesi insanı samanlığa çeker, gönül midesi reyhana çeker. Ot ve arpa yiyen kurban olur, Allah nuru ile nurlanan Kuran olur. Senin yarın pislik, yarın da misktir. Kuran’la miskini artır.
    Sarhoş, cinayeti yapar da sonra "özrüm vardı, kendimde değildim"der. Kendinde olmayış,kendiliğinden gelmedi sana,onu sen çağırdın.
    Şunu iyi bilki;eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur.
    Sen öyle büyük bir varlğın aşkını seç ki, bütün peygamberler, onun aşkıyla kudret ve kuvvet buldular, şeref ve saadete erdiler.
    Sen zayıfları yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur’ân’dan “İzâ câe nasrullâh”ı oku.
    Sen anılması güzel olan söz ol. Çünkü insan, kendisi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir.
    Secde ve rükû, varlık tokmağını, Allah kapısına vurmaktır. Çok vur, mutlaka açılır kapı.
    Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah'ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.
    O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti. Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.
    O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile. İçindekine bakarsan padişahsın, kabına bakarsan yolu yitirdin.
    Nerde akarsu varsa, orada yeşillik vardır. Nerde akan gözyaşı varsa, oraya rahmet gelir.
    Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?
    Nefsinin istediğini yapıp da bir de “inşallah” demek Allah’la alay etmektir. Kimi kandırıyorsun?
    Müzik Allah'ın dilidir.
    Münafığın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür dilindedir kalbinde değil.
    Mücevherler vakitle alınabilir ama vakitler mücevherle alınamaz.
    Mideyi bırak da gönül tarafına salın. Salın da Allah’tan perdesiz selam alasın.
    Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler.
    Madem ki rızkı taksim eden O’dur, o halde şikâyet küfürdür. Sabır gerekir. Sabır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. Allah’tan başka herkes düşmandır. Sen asıl dostu düşmanlara şikâyet eder, halinden sızlanırsın öyle mi? Padişah köleye şikayet edilir mi? Akıllı ol.
    Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yoktur. Şaşılacak olan odur ki bu kuzu, kurda gönül bağlamış, aşık olmuştur.
    Kötü huy kılavuzun oldukça mutlu olacağım sanma! Sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömür ise kısadır. Korkarım ki,sen bu uykudan uyanınca gündüz olur.
    Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?
    Kızgınlıkla gönüllere ateş saldın mı, cehennem ateşinin aslı oldun gitti.
    Kötülük insana tamahtan gelir. Kanaatten kimse ölmedi, hırsla da kimse padişah olmadı.
    Eğer birgün çok büyük bir derdin olursa; Rabbine dönüp 'Büyük bir derdim var' deme. Derdine dönüp 'Büyük bir Rabbim var' de !
    Kötü zanda bulunan kişi çirkindir. Aslında o kendi içini vurur karşıya.
    Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.
    Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar.
    Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.
    Kim zahmet çekerse defineyi elde eder.
    Kim sabrederse rızkı gelir ona. Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır.
    Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibarı gül himayesinde!
    Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir.
    Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.
    Kır oğul zinciri; hür gez, hür konuş, Yok mu altından gümüşten bir kurtuluş?
    Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya on atla koşar. Kendini olgun sanan ise Allah'a bu zannı sebebiyle ulaşamaz.
    Kendi körlüğünü tedavi etmeye çalış, yoksa alem hep O'dur, fakat O'nu görecek göz olmalıdır.
    Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.
    İnsanlara bir bilgi kaynağı olan Mevlana gerçekten tarihi bir bilgindir. Dünyanın büyük bir çoğunluğu Mevlana 'ı bilmek ve tanımaktadır.
    İnanan kişi, işlerini Allah emretti diye yapar. İnanmayan ise, mücadele ve gösteriş olsun diye yapar. Böyle inatçı kişilerin başlarına toprak saç.
    İnsanlar, güller arasında dikenler bulunduğundan şikayet edeceklerine, dikenler arasında güller yaratıldığına şükretmelidir.
    İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
    Irz ve namustan mahrum olanlar, millet ve vatan hissi taşımazlar; böylelerinden sakınılmalıdır.
    Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.
    Hiçbir ölü öldüğüne hayıflanmaz, sadece azığının azlığına hayıflanır. Ölen kuyudan ovaya çıkmış demektir.
    Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki; ha bir altın çalmışsın ha bir iğne.
    Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine razı ol ki rahat edesin.
    Hem gam çağında, hem esenlik çağında Allah’a dayanmadan, tümden ona teslim olmadan başka her şey düzendir, tuzaktır.
    Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır.
    Hayatının gidişi, Hz.Muhammed’in sünnetinden sapmasın. Onu bırakma! Aklına ve hünerine az güven!
    Hak'tan bahar fermanı gelmedikçe, toprak sırrını açmaz.
    Hamdım, piştim, yandım.
    Güzel yüz aynaya âşıktır.
    Güneş olmak ve altın ışıklar halinde Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim Gece esen ve suçsuzların ahına karışan Yüz rüzgarı olmak isterdim.
    Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı
    Gözünüzü açıp Kur’ân’a bakınız. Allah kelâmı olan kur’an’ın tüm ayetleri edep öğretmektedir.
    Gözünün cevherini nerede eskittin, beş duyunu nerelerde kullandın.
    Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.
    Gönül nuru olmayan gönül, gönül değildir. Bedende ruh yoksa topraktır.
    Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayı görün. Her köşede bir çiçek dükkanı açan doğayı görün. Güller gülerek sesleniyor bülbüllere: Susun, susarak doğayı görün.
    Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
    Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör!
    Filozofların felsefesi, insanoğlunun zan ve şüphesini artırır. İslam’ın hikmeti ise, insanı yücelere ulaştırır.
    Ey İnsan Kaf Dağı kadar yüksekte olsanda, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma herşeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.
    Ey arkadaş, sufi, bulunduğu vaktin oğludur. Bu iş yarın olsun yarına kalsın demek, tarikat anlayışına uymaz.
    Eşekten şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.
    Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.
    Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.
    Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki, sen cansın. Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin. Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin sen.
    Eğer müslümanca yaşamak istersen Kur’ân’a sarıl; çünkü, onsuz islami hayat mümkün değildir.
    Dışardan ışık kaynağı olmazsa, gözler renkleri farketmez.
    Dıştaki ateş suyla söner. Şehvet ateşi, parladıkça parlar; adamın yüzünün suyunu yerlere döker.
    Dostun yanına hediyesiz gitmek,buğdaysız değirmene gitmek gibidir.
    Doğruların yemin etmeye ihtiyacı yoktur.
    Denizde inciler derinde olur. Çerçöp sahilde olur.
    Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.
    Denizin dibinde incilerle taşlar karışık olarak bulunurlar, övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunurlar.
    Din düşmanlarının başına kılınç ol, kurt gibilere ateş saç; çünkü onlar, Yusuf düşmanıdırlar.
    Çalış çabala da nura ulaş. Pekmez içinde ne kaynatılırsa pekmez lezzeti alır. Havuç, elma, ayva, ceviz pekmezde kaynasa pekmez tadı alır. Bilgi nura karışırsa inatçı ve kötü kişiler bile bilgiden nur bulurlar.
    Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin,bir damla su arıyorsan susun,zulmün peşindeysen zalimsin,aşkı arıyorsan aşıksın,Gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir.
    Cahil olanların merhametive lütfu azdır.
    Cenab-ı Hakk kâfir için necis dedi. Fakat dikkat et ki; kâfirlerin dışı pis değildir. O pislik onların din ve ahlakındadır.
    Canım tenimde oldukça Kur’ân’ın kölesiyim. Ben Hakk’ın seçkin peygamberi Muhammed’in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse, ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım.
    Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
    Bil ki.. Domuzların önüne elmaslar serilmez, mücevherden ancak sarraflar anlar başkası bilmez, ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da, sana bakan kör ise kendini camdan sanma.
    Büyük Allah’tan bizler niye terbiye isteriz? Çünkü terbiyesizler, Allah’ın lütfundan mahrumdurlar. Terbiyesiz, yalnız kendine kötülük etmez, bütün utanç ve erdem ufuklarını ateşler.
    Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?
    Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?
    Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış. Sevgini vermesini öğren. Çünkü gönlün anlasın ki hepsine yer varmış. Sevgisiz insandan dünya, unutma ki korkarmış.
    Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini. Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil.
    Bir katre olma, kendini deniz haline getir Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin.
    Bir adamın camilere alıştığını görürseniz, imanlı olduğuna şahitlik ediniz.
    Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.
    Beri gel, beri!
    Daha da beri! Niceye şu yol vuruculuk? Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik?
    Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.
    Başta dönüp koşan nice bilgiler, nice hünerler vardır ki, insan onunla baş olmak isterse, baş elden gider. Başının gitmesini istemiyorsan ayak ol.
    Akıllılar önceden ağlarlar; bilgisizlerse işin sonunda başlarını vururlar. İşin başında sonunu gör de ceza gününde pişman olma.
    Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak, başka yere koymak.
    Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.
    Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.
    Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!
    Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.
    Aklın başına gelince pişman olacağın bir işi sakın yapma.
    Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar.
    Allah'ım sen kimi dertle hasta etmek dilersen ona ağlayış kapısını kapatırsın. Kimi de beladan kurtarmak dilersen gönlüne sızlanma ve ağlayış verirsin.
    Allah’a şükür, rızkı artırır.
    Allah üstünlük bakımından göz yaşını şehitlerin kanı ile eş tuttu.
    Allah merhalesinde akıl beygirine yol yoktur.
    Allah mermere emir vermez.
    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.
    Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma... Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır.
    Acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu.
    A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.
    Kimi insan yaşadığı zorlukları bahane edip Allah'tan uzaklaşır,Kimi insan da yaşadığı zorlukları vesile edip Allah'a yakınlaşır.
    Bizi bizden başkası zaten ayıramazdı, bize bunu bizden başkası yapamazdı ; Ah be sevgili hamdım belki, ama piştim, yandım, zaten beni senden başkası yakamazdı.

20 Mayıs 2012 Pazar

Sakarya Türküsü

              Sakarya Türküsü 



İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; 
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. 

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; 
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. 

Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; 
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir. 

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat; 
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! 

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, 
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; 

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. 
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? 

Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur, 
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur. 

Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük? 
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! .. 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! 
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; 
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal. 

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; 
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan; 

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an; 
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! 

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; 
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? 

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; 
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? 

Necip Fazıl KISAKÜREK

Göksun'um

     
  • Göksun'um

  • 
    Göksun'un dagları karlıdır,
    Kızları pek nazlıdır
    Yolu zorludur,ovası tozludur,
    Yolu yokuş insanları pek hoştur,
    
    Göksun'un yolu taşlı,
    Sevdigimin gözü yaşlı,
    Gözü ela kaşı kara
    Kendisi benzer ceylena
    
    göksun'un yolunu rüzgar döver
    Gelip gecenler hep över
    İller arasında incidir
    Güzelligni sorarsan birincidir..
    
               2002 A.G
 

18 Mayıs 2012 Cuma

Abdurrahim Karakoç Şiirleri

    50. Yıl Hesabı

Bağladım nefsimi zincir yulara 
Dünyayı duvara astım gel de gör 
Rahatı huzuru attım kenara 
Çileyi bağrıma bastım gel de gör 

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum 
Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum 
Zulüm sıcağında serin yel oldum 
Yürekten yürege estim gel de gör. 

Sonu hatırladım, ilki duyunca, 
Kula kul olmadım ömür boyunca! 
Hakkın zehirini içtim doyunca 
Batılın balina kustum gel de gör. 

Ülfetim olmadı iriler ile 
Ağıla girmedim sürüler ile; 
Ölümden korkmayan diriler ile 
Selamı, sabahı kestim gel de gör. 

Aşk ceylanı emzirince sütünü 
Taşa çalıp, kırdım benlik putunu 
Düşmanımdır inkarcının bütünü 
Allah dostlarıdır dostum gel de gör. 

Bazı kötülüğü kovdum elimle 
Bazı kötülüğü yerdim dilimle 
Gücüm yetmeyince kendi halimle 
Haksıza buğzettim, küstüm gel de gör. 

Çıkar için laf davulu çalmadım 
Hiçbir yerden makam, rutbe almadım 
Bildimse söyledim, korkak olmadım 
Bilmediğim yerde sustum gel de gör.

Abdurrahim Karakoç


       Acaba

Uyuyan göllere ay ışığında 
Sevginin resmini çizsem kim anlar? 
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında 
Yağmurun saçını çözsem kim anlar? 

Bir mekan kaplamış ne varsa nerde 
Kendi ötesini saklar her perde 
Sonsuzluğun sona erdiği yerde 
Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar? 

Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası 
Eklenir yarama her dost yarası 
Et oldum bıçakla kemik arası 
Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?   

Doğumda yalan var, ölümde gerçek 
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek 
Kırık gönülleri toplayıp tek tek 
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar? 

Gün geldi zamanı gömdüm kabire 
Dağ oldu aklımın verdiği fire 
Bağlasam telaşı çelik zincire 
Sabrın derisini yüzsem kim anlar? 

İçte deprem olur dışın düğümü 
İhlâssız çözülmez işin düğümü 
Aklımdan geçeni, düşündüğümü 
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?

Abdurrahim Karakoç

         Açık Dilekçe

Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey

Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte favül bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey

Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey

Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey

Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı...
Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?
Yorulmayın izlerinde savcı bey.

Abdurrahim Karakoç

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Sezen AKSU - Belalım

  • Sezen AKSU - Belalım

  •       Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin 
          Prangalarca boynuma taktığım sensin 
          Dağ gülleri gibi gibi hasret çektiğim 
          Her gece uyku diye yattığım sensin 
          Yanarım yanarım tutuşur 
          Yanarım kavurur ateşim 
          Seni de beni de belalım 
          Yanarım yanarım tutuşur 
          Yanarım kavurur ateşim 
          Seni de beni de belalım 
          Ah belalım 
          Gün değmemiş ormanlarda yittiğim sensin 
          Ömrüme ömür diye kattığım sensin 
          Deli deli boranlarda aç denizlerde 
          Teninin tuzunu canım tattığım sensin 
          Damga damga göğsüme vurduğum sensin 
          Öfke dolu şehirlerde bulduğum sensin 
          Yer nerede gök nerede ben neredeyim 
          Diye diye sınırlara geldiğim sensi
          Sezen AKSU - Belalım..
    
              Sipse Facebook Hayran sayfamızdan takip edebilirsiniz

Hayriye'nin Ağıdı

  • Hayriye'nin Ağıtı

  • Ahacıka davul öttü
    Hayriyem düğüne gitti
    Kadan alırım ninesi
    Kuzum da muratsız gitti
    
    Kadan alırım da tarak
    Bende de kalmadı yürek
    Ne olurdu kadir Mevlam
    Bir anaya bir kız gerek
    
    Öteye git körolası
    Bu da başımın belası
    Tel vurun o da gelsin
    Andırında Emiş halası
    
    Salını yüce götürün
    Gitsin görünü görünü
    Bu kimin nesi derlerse
    Üçüncü sınıf gelini
    
    Hep geldi Geben uşağı
    Belinde Acem kuşağı
    Mektebe muallim olmuş
    Ardına dizmiş uşağı
     
    Yöresi Göksun 
  • Göksun Yöresi


Kahramanmaraş Afşin, Kuşkayası köyü, Elbistan, Göksun Yöresinde kullanılan sözcüklerin harmanlamasından oluşmuş bir sunumdur.

Kahramanmaraş Afşin, Kuşkayası köyü, Elbistan, Göksun Yöresinde kullanılan sözcüklerin harmanlamasından oluşmuş bir sunumdur. yazan: Dr.Mehmet Güneş Seslendiren ve Fotograflar düzenleme : Halit Afşin Aksu

Kara Bekir'in Ağıdı

  • Kara Bekir'in Ağıdı

  • Emmim oğlu Kara Bekir
    Ak parmakta gümüş zakir
    Hamma sağmaya varıyor
    Battal davarını heydir
    
    Yaşa emmim oğlu yaşa
    Mor kefiye düşmüş kaşa
    Teslim olmaya arlanmış
    Kurşun değmiş enli döşe
    
    Emmim oğlu Kara Bekir
    Martini fişeği yağlı
    Eli şakağında ölen
    Aslı Deli Memet oğlu
    
    Vardım idi mezarına
    Sinek çökmüş üzerine
    Kaçak gezer emmim oğlu
    Beş altı Kürt üzerine
    
    Candarma bilmez amanı
    Kalkmaz başımın dumanı
    Koyun kurban edeceğim
    Var mı gelinin kurbanı
    
    Bağdadı Basra alındı
    Tüyüm tozağım yolundu
    Var gelmezsen gelme Bekir
    Geline sahip bulundu
     
    Yöresi Göksun 
  • Göksun

Meryem Hatun'un Ağıdı

  • Meryem Hatunun Ağıdı

  • Kızım pazardan geliyor
    Saçı beline sokulu
    Var mı idi ilinizde
    Türkmen tosunu yapılı
    
    Avşar avratları geldi
    Kalk kızım boynuna sarıl
    Happa kurban Hürü kurban
    Esme darılırsan darıl
    
    Kele kızım ne sonsuzsun
    Hacı gel de kahve pişir
    Böyle de kız gelin m'olur
    Aklını başına devşir
    
    Kapıya gelinci gelmiş
    Kişniyor Meryem'in atı
    Öğün kızlar hava ile
    Başına bağlayın meti
    
    Kapıya gelinci geldi
    Çıkmıyor davulun sesi
    Yernik gitme kul olduğum
    Alırım sırmalı fesi
    
    Varırken ağam darılmış
    Hüseyin bilmiş sarılmış
    Bu da muratsız deyince
    Ak Battalım çok kırılmış
    
    Pınarlarda biter tere
    Yaprağın yolmayın kele
    Dünyada iki muratsız
    Biri Meryem biri Kara
    
    Gelirken de görmedin mi
    Yol üstünde acar mezar
    Derdi yeğin kul olduğum
    Gözü çarpılarda gezer
    
    Karayı özne donattım
    Para döktüre döktüre
    Meryem kıza seğmen saldım
    Silah sıktıra sıktıra
    
    Sarp salakta serin yayla
    Bizim eller orda yaylar
    Şöyle döndüm baktım idi
    Kolu bağlı Karam ağlar
    
    Esme kadanı alayım
    Kundurasın yağladı mı
    Cenazesi kılınıyor
    Nişanlısın eğledi mi
    
    Kadanı alayım Hatça
    Fistanı çepkeni kapla
    Yarenisin yoldaşısın
    Al da boncuğunu sakla
    
    Yeldin mi çavuş dayısı
    Meryemin başı kayısı
    Tekereğim davar seçer
    Tilk'oğlunda Tuzkayası
    
    Kefiyesini Molla Bekir
    Almış koyununda saklıyor
    Amanın Meryemim iyi
    Çalmış yerini yokluyor
    
    Ben buna kayıl değilim
    Kadan Battala Battala
    Böyle de kız gelin m'olur
    Uşak gönderdim Aptala
    
    Al sana şunu vereyim
    Ağla kızı kata kata
    Usandın mı mor belikli
    Issız yerde yata yata
    
    Kadanı alayım Nesli
    Meryem öldü bacın yaslı
    Battalım tülü daylaklı
    Meryemin de başı fesli
     
    Yöresi Göksun 
  • Göksun

13 Mayıs 2012 Pazar

Göksun Resimleri

      Göksun'un tanıtımına bizimde katkımız olsun istedik 
      degerli takipcilerimiz umarız begenirsiniz bu görsel şöleni .......
Degerli takipcilerimiz sizler için Göksun'un her köşesinden resimler paylaşımaktan guruduyuyorum. Ericek,ERicek Berit,Degirmendere,Degirmendere'nin magaraları,Karataş,Keş Dagı,Taşoluk,Çötden Deresi,Meryemcil,Toroslar,ve Payamburnu Göksun Resimleri
Spse Bolog sayfası olarak Göksun İlcemizin tanıtımına katkımız olsun istedik