ZAMAN AZDI Tilki hakim tuşa getir Geçti küheylanı katır Serçe bir deniz tüketir Devir döndü, zaman azdı. Sansar bağa olmuş bekçi Cırcır böceği emekçi Ahtapot benden de Hakçı Devir döndü, zaman azdı. Kaplumbağa önde kaçar Manda bir kuş gibi uçar Hacı leylek şarap içer Devir döndü, zaman azdı. Kurt kuşa elin bağlamış Karga zülfünü yağlamış Timsah mazluma ağlamış Devir döndü, zaman azdı. Hindi baba hep düşünür Aslan uyuz hep kaşınır İninde çakal deşinir Devir döndü, zaman azdı. Kanguruysa durmaz zıplar Çulsuz tazı haraç toplar Korkak tavşan adam coplar Devir döndü, zaman azdı. Köstebekse tünel kazar Papağansa olmuş yazar Karınca bir file kızar Devir döndü, zaman azdı FİGANİ (Hayrettin ÖNDER) google.com.tr
20 Mart 2013 Çarşamba
ZAMAN AZDI
15 Mart 2013 Cuma
Reşko'nun Ağıtı (Göksun )
Usanmışım (Yakarış)
-
Asıl adı Süleyman olan Reşko, Sarız'ın Çağşak köyündendir. Reşko'nun kardeşi Mehmet, Göksün'ün Büyük Kızılcık köyüne bağlı Kavşut mezrasında davarını kışlatırken, otlak anlaşmazlığı yüzünden Kızılcıklılar tarafından hergün bir organı kesilerek 18 günde işkenceyle öldürülüyor. Reşko, sözkonusu mezradaki malların yanına gidince, kardeşini bulamıyor. Malların yanındaki çoban, kardeşinin Kızılcıklılar tarafından götürüldüğünü ve bir daha dönmediğini söylüyor. Bunun üzerine Reşko, köye iniyor ve kardeşini araştırıyor. Köylülere: "Kardeşimi siz getirmişsiniz ortaya çıkarın, yoksa sizin için kötü olur," diyor. Fakat kardeşini göstermiyorlar. Çünkü kardeşi işkenceyle öldürülmektedir, ağır yaralıdır. Bu arada yaşlı bir kadın, kardeşinin, üstünde bulundukları damda tutulduğunu, ayağını yere vurarak bildirmek isterse de Reşko anlayamaz. Kardeşinin izini bulamayan Reşko, kardeşi ortaya çıkartılmazsa, her parmağı için bir Kızılcıklı'yı öldüreceğini söylüyor ve dağa çıkıyor. Aradan epeyce zaman geçmesine rağmen kardeşi bulunamayınca, öldürülüğünü anlayarak belli aralıklarla kuşkulandığı kişilerden 17'sini öldürüyor. 18'inci kişi olarak öldüreceği adam, "Beni öldürme, senin kardeşini daha önce öldürdüğün kişiler işkenceyle öldürdüler" diyor. Durumu öğrenen Reşko adamı bırakıyor. Reşko, bu olaydan sonra, öcünü aldığına inanarak adam öldürmeyi bırakıyor. Fakat arandığı için dağda kalmayı sürdürüyor. Dağda kaçak bulunduğu sırada, tutuklanan bir arkadaşını, Maraş Cezaevinde zaman zaman ziyaret ederek, kendisine para yardımında bulunur. Reşko, bir kaç yıl dağda kaldıktan sonra yakalanıyor ve Maraş Cezaevine konuyor. Başlangıçta idamla yargılanan Reşko, dağa çıkmasının haklı gerekçeleri gözetilerek hapis cezasına çarptırılıyor. Birkaç yıl tutuklu kaldıktan sonra 1933 affında cezaevinden çıkıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra, geçimini çıkarmak için Suriye'den kaçakçılık yapar. Cezaevinden tanıdığı bir tütün kolcusunun halka baskı yaptığını görüyor ve kendisini uyarıyor. Kolcunun kafa tutması üzerine aralarında sürtüşme çıkıyor. Kolcu, Suriye'den bir dönüşünde dağda Reşko'yu pusuya düşürüyor. Aralarında çatışma çıkıyor. Çatışmada, Reşko topuğundan yaralanıyor, kolcuysa hayatını kaybediyor. Reşko, bu olay üzerine yeniden dağa çıkar. Uzun süre dağda kalır. 1940 yılında bir gün Çağşak'taki evinde olduğu, köyün zengin Tümüklü ailesince Sarız jandarmasına ihbar edilir. Jandarma evi sarar. Reşko, başlangıçta teslim olmaya yanaşmaz. Fakat köylüler araya girerek kendisini ikna ederler. Reşko, silahını teslim edip evden çıkarken, dam başında pusuda bekleyen birince arkadan vurulur. Bu, Reşko'nun kendisinden kuşkulandığı ve daha önce bir kaç kez kendisini uyardığı bir köylüsü Hulusi'dir. Arkadaşlarının karşı tarafa köklü bir misilleme yapma önerisini de Alim Efe kabul etmiyor. Olayı doğrudan gören ilçe jandarması Mustanlar'dan 15 kişiyi tutukluyor. Jandarma komutanının haber yollaması üzerine, Alim Efe ile arkadaşları da teslim oluyorlar. Jandarma Komutanı da haklılıklarını gördüğü için onlara iyi davranıyor. Bir süre yattıktan sonra Alim Efe, Dinar Cezaevinden kaçıyor. Yeniden köyüne dönüyor. Amacı ailesine ve yakınlarına sahiplik etmek. Yurt edinmek istediği Teknova'da ekip-biçmek. Kavgada dalaşmada gözü yok artık. Yazık ki karşı taraf yine durmuyor ve bir gün şoseye indiğinde, pusu kuran Abbas ve Habip tarafından vuruluyor. Vurulmaya vuruluyor ama vuranlar yanına yaklaşamıyorlar... Ta ki birini yanına gönderip, öldüğünü kesinlikle öğreninceye kadar. Alim Efe'nin cesedinin ne olduğunu olayı anlatan da kesinlikle bilmiyor. Cesedi yakıp gömdükleri söyleniyor. Türküdeyse cesedin samanlıkta doğrandığı anlatılıyor. Olayı anlatan türküde anlatıldığı gibi, Alim Efe'nin öldürülmeden nişanlandığını fakat bu konuda da gözünün açık gittiğini ekliyor.
Fişekliğin düzüm düzüm Karda belli olmuş izin Kara yasla dolaşıyor O sevgili iki kızın Öle öle kızların öle Ölmiye ne günler göre Halep’ten malı kaldırır Tokat, Zile’de sattırır Namı büyük benim babam Evine misafir kondurur Şıho dersen ağalar ağası Binboğa yaylası.Elbistan kışlası Sırtında görülür sırma meşrası Aslan babam aslan babam Devletten sana çıktı ferman Dizlerimde kalmadı derman Tüfengin elden ele dolaşıyor Yetim kaldı iki kızın Kuzu gibi meleşiyor Değen kurşun yağlı mıydı Elin kolun bağlı mıydı Seni vuran yoldaşların Ciğerleri yanmış mıydı Çok cefan gördüm yalancı dünya Çok kahrını çektim çürüdü bünyem Senin için çıktı bir büyük ferman Haleb’i yol ettim kalmadı sana Fişeklik belinde tüfek bir yana Kızların dolaşır hem yana yana Postayı ayırdı iki kardaşın Ne kadar büyüdü belalı başın Felek size yedirdi zehirli aşın Elif durmadan sizleri izler Düşman dam başında gözler Yetim kaldı iki kızlar
göksun-ağıt
- Bu Ağıt 1,355 defa görüntülenmiştir.
2 Mart 2013 Cumartesi
"Yüce Dağdan İndirdiler" Türkü Sözü
K.Maraş
Yüce dağdan indirdiler Cansız ata bindirdiler Orta pınar vetan imiş Guru yere yatırdılar Del'eyledi del'eyledi Yaktı yaktı kül eyledi Anasını del'eyledi Osta pınarın sekisi Ezen veriyor fakısı Yel estikçe gelir m'ola Küçük yavrumun kokusu Del'eyledi del'eyledi Yaktı yaktı kül eyledi Anasını del'eyledi Leyla Esen
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)