-->


23 Ekim 2014 Perşembe

Akşam Olur Karanlığa

Akşam Olur Karanlığa 

Sevcan Orhan, Akşam Olur Karanlığa Kalırsın Şarkı Sözü

Akşam olur karanlığa kalırsın
Derin derin sevdalara dalarsın
Oy gelin gelin -sevdalı gelin -öldürdün beni

Bülbül ne ötersin yuvan mı yoktur
Yoksa benim gibi sevdan mı çoktur / Oy gelin ...

Beni koyup yad ellere varırsın
Sana zulüm bana ölüm değil mi / Oy gelin ...

Sar’altın yaptırsam yarin boynuna
Vallah güzellerin düşmanı çoktur / Oy gelin ...

Odası toz olmuş dolabı duman
Uyan kömür gözlüm uykudan uyan
Ellerin elime değdiği zaman / İster ölüm olsun ister ayrılık

Yöre: Sivas/Divriği
Kaynak Kişi: Mehmet Yüzgeç 
Derleyen: Muzaffer Sarısözen

17 Ekim 2014 Cuma

Kerim ile Ali'nin ağıdı

  • Kerem İle Ali!nin Ağıdı

  • Ericek köyünden Resul Ömer'in oğlu Ali ile Kerim Dolu yedikleri içtikleri ayrı giden, arkadaştan öte, iki sırdaş, iki dostturlar. O gün (01.02.1959) Kerim, Ericek'e görmese duramadığı Ali'nin evine gelmiş, yenilmiş, içilmi


    Ericek köyünden Resul Ömer'in oğlu Ali ile Kerim Dolu yedikleri içtikleri ayrı giden, arkadaştan öte, iki sırdaş, iki dostturlar. O gün (01.02.1959) Kerim, Ericek'e görmese duramadığı Ali'nin evine gelmiş, yenilmiş, içilmiş muhabbet edilmiştir. Kerim bir ara silahını çıkararak yağlar ve içinde kalan son mermiyi fark etmeyen Kerim, canı kadar çok sevdiği Ali'yi vurur. Aldığı kurşun yarasıyla oracıkta vefat eden Ali'yi gören Kerim panikler. Ne yapacağını bilemeyen Kerim, Malaçca köyünden olmasına rağmen Çardak köyüne (kasaba) doğru koşmaya başlar. Çünkü kardeşlerinin bir kısmı Çardak'ta ikamet etmektedir. Tombak köyüne geldiğinde arkasından gelen Ericekli köylülerden korunmak maksadıyla Tombak'ta bir eve sığınır. Sığındığı ev sahibi Kerim'i içeri alır ve evin kapısını dışarıdan kilitler. Lakin bu sığınma Kerim'i kurtaramaz. Kerim'in sığındığı evin etrafını saran Ericekliler evin içerisinde yalnız olan Kerim'i ateş altına alırlar. Yüz yüze gelindiğinde üç-beş adamın üstüne gelemeyeceği, gözünü daldan budaktan esirgemeyen Kerim'i, galeyana gelen ve bir kısım hasetlerin de gayretiyle iradesizleşen kalabalık hiçbir canlının kendi cinsine reva görmeyeceği zulümlük ederek ölümüne sebep olur. Bu iki yiğidin aynı günde içler acısı şekilde ölümlerine, Akveren köyünden Halil oğlu Süleyman Dal'ın on bir yaşında yazdığı ağıt destan olur ve ederi yirmi beş kuruştan satılır. Süleyman Dal bakalım ne demiş: 

    Kerim ile Ali'nin ağıdı

    Göksün kazasının Tombak köyünde
    Feci kaza ile ölen yiğitler
    Sorarsanız Ali Gökce soyunda
    Gözümüzden kan yaş döken yiğitler

    Kerim tapancayla uğraşır durur
    Unutup elini tetiğe vurur
    “Ah!..” derim içimden yağlarım erir
    Bizi yas içinde koyan yiğitler

    Ömer ile Gümüş durmadan ağlar
    Sularımız bile tersine çağlar
    Tombaklılar bile kazayı söyler
    Dertleri dillerde kalan yiğitler

    Kaza oldu Ocak ayı ikide
    Kuşlar ağlaşıyor şu mavi gökte
    Bir tanecik mermi kalmış tüfekte
    Başları belalı ölen yiğitler

    Kerim'i sorarsan Malaçca köyü
    Dört mermi deliyor bu usul boyu
    Türk'e yakışır mı asildir soyu
    Beyni delik kalbi üzgün yiğitler

    Cuma gününde bu kaza oluyor
    Bu feci kazada ciğer deliyor
    Dostlar ağlar düşmanlar da gülüyor
    Dostları ağlatıp giden yiğitler

    Dört mermiyle bir Kerim'i vurdular
    Kafasını dilik dilik dildiler
    Ne kötü şey hepsi katil oldular
    Gözlerin dünyaya yuman yiğitler

    şehit olup bu dünyadan göçtüler
    Ecel şerbetini hemen içtiler
    Gönüllere dert kuyusu deştiler
    Bizi dert içine atan yiğitler

    Ben burada son veriyom sözüme
    Bir od düştü yanar tatlı özüme
    Dünya zindan görünmüyor gözüme
    Dünyayı bize dar eden yiğitler

    Süleyman Dal der ki bitirdi sözü
    Aşkın ateşiyle yanıyor özü
    Kanlı yaş bürürdü şu iki gözü
    Meskeniniz cennet olsun yiğitler
                              
                           Halil oğlu Süleyman Dal
    Akveren köyünden
  • Bu ağıdın hikayesi 10.05.2011 tarihinde, Kerim Dolu'nun kardeşi Fevzi Dolu'dan (1943), sözleri ise Kerim'in kızdan yeğeni şeref Aslan'ın (1975 doğumlu Elbistan)


Yazık Bana


Site Başlığı
<data:blog.pageName/> - <data:blog.title/>

 
Degerli takipcilarimiz sizler için güzel Göksun!umuzdan kareler paylaşıyorum
  • Yazık Bana

         Zevki sefaya daldım
         Dünya nimetlerine aldandım
         Zalim nefse yenik düştüm
         Ne çare yazık bana

              Zevk beni öldürdü
              Nice dertleri beraberinde getirdi
              Şükretmeyi bana unutturdu
              Ne çare ki yazık bana

          Yolu yarıladım aklımı yitirdim
          Kendi benliğimi hepten kaybettim
          Zevk-ü sefada her gün öldüm
          Ne çare yazık bana 

              Kadir Ardıç kendine ağlar
              Boş geçen yılları için ağlar
              Geriye dönüp bin ah çeker
              Be çare yazık bana
                              11/08/2008

14 Ekim 2014 Salı

Çicek İle Su

  • Çicek İle Su

  • Günün birinde bir çiçekle su karşılaşırlar bir kırda.Tanırlar birbirlerini, tanıdıkça severler
    
    Çok mutludur çiçek,suya aşık olmuştur. Hayatında ilk kez aşkı tatmaktadır.Renk renk açar,
    
    etrafına güzel kokular saçar,sırf suyun hoşuna gitsin diye...
    
    Suda çiçeğe aşık olmuştur. Yine de biraz tedirgindir,çümkü ilk kez karşılaşıyordur bu duyguyla
    
    Günler geçer ve çiçek suyun kendisini sevip sevmediğini düşünmeye başlar.
    
    Su fazla ilgilenmemektedir çiçekle.Oysa çiçek ilgisizliğe alışkın değildir.Dayanamaz bir gün ve
    
    suya ''seni seviyorum'' der.Su da yanıt verir ona ''bende seni seviyorum''...Ama yine ilgisizdir su.Çiçek
    
    sabırlıdır.Hep beklemektedir.Beklerken de sürekli suya ''seni seviyorum''demektedir.Su da hep aynı yanıtı
    
    vermektedir;''Bende seni seviyorum''...Solmaya başlamıştır çiçek.Artık o neşeli,renk renk açan,
    
    etrafa güzel kokular saçan çiçek yoktur.
    
    Bir kez daha ''seni seviyorum''der çiçek suya.Su aynı yanıtı verir;''Ben de seni seviyorum''...
    
    Yataklara düşer çiçek.Hastadır artık.Eğilmiştir boynu.Su çiçeğin başında beklemektedir ama sevdiğine emin
    
    olduğu çiçeğin neden böyle hastalandığını bilmemektedir.Yardım edememektedir.Çaresiz bu işleri bilen birini
    
    çağırır su.Bilge kişi gelip muayene eder çiçeği.Hüzünlüdür.Çünkü çiçek artık kurtulamayacak bir noktaya
    
    gelmiştir.Suya dönüp ''Artık durumu ümitsiz''der.Merak eder su,sevgilisi çiçeğin nasıl bu hale düştüğünü
    
    ''Nedir benim çiçeğimi böylesine hastaneden şey?''diye sorar bilge kişiye.
    
    Bilge kişi suya bakar ve cevabını verir;
    
    ''Çiçek hasta değil sadece susuz kalmış...''
    
    Su anlar ki sevgiliye sadece ''Seni seviyorum''demek yetmez.
    
    Her aşk bir çiçektir aslında. Her aşkın suya,besine ihtiyacı vardır.
    
    Biz de öyle değil miyiz? Aşkımız bittiği zaman ''Neden bitti?''deyip kendi kendimizi yemez miyiz?
    
    Ve hep 'Şöyle yaptım da ondan bitti'' ya da ''O böyle yaptı da ondan bitti''deyip kaparız aşkın perdesini.
    
    Oysa yaptıklarımızdan değil,
    
    YAPAMADIKLARIMIZDAN bitmiştir aşk.
    
    ßirşeyleri ertelememeniz dileğiyle....