-->


20 Mayıs 2012 Pazar

Sakarya Türküsü

              Sakarya Türküsü 



İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; 
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. 

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; 
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. 

Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; 
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir. 

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat; 
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! 

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, 
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; 

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. 
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? 

Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur, 
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur. 

Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük? 
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! .. 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! 
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; 
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal. 

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; 
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan; 

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an; 
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! 

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; 
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? 

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; 
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? 

Necip Fazıl KISAKÜREK