-->


15 Mart 2013 Cuma

Reşko'nun Ağıtı (Göksun )

  • Usanmışım (Yakarış)

  • 
    
  • Asıl adı Süleyman olan Reşko, Sarız'ın Çağşak köyündendir.
    
    Reşko'nun kardeşi Mehmet, Göksün'ün Büyük Kızılcık köyüne bağlı Kavşut mezrasında davarını kışlatırken, otlak anlaşmazlığı yüzünden Kızılcıklılar tarafından hergün bir organı kesilerek 18 günde işkenceyle öldürülüyor.
    
    Reşko, sözkonusu mezradaki malların yanına gidince, kardeşini bulamıyor. Malların yanındaki çoban, kardeşinin Kızılcıklılar tarafından götürüldüğünü ve bir daha dönmediğini söylüyor. Bunun üzerine Reşko, köye iniyor ve kardeşini araştırıyor. Köylülere: "Kardeşimi siz getirmişsiniz ortaya çıkarın, yoksa sizin için kötü olur," diyor. Fakat kardeşini göstermiyorlar. Çünkü kardeşi işkenceyle öldürülmektedir, ağır yaralıdır. Bu arada yaşlı bir kadın, kardeşinin, üstünde bulundukları damda tutulduğunu, ayağını yere vurarak bildirmek isterse de Reşko anlayamaz.
    
    Kardeşinin izini bulamayan Reşko, kardeşi ortaya çıkartılmazsa, her parmağı için bir Kızılcıklı'yı öldüreceğini söylüyor ve dağa çıkıyor.
    
    Aradan epeyce zaman geçmesine rağmen kardeşi bulunamayınca, öldürülüğünü anlayarak belli aralıklarla kuşkulandığı kişilerden 17'sini öldürüyor. 18'inci kişi olarak öldüreceği adam, "Beni öldürme, senin kardeşini daha önce öldürdüğün kişiler işkenceyle öldürdüler" diyor. Durumu öğrenen Reşko adamı bırakıyor.
    
    Reşko, bu olaydan sonra, öcünü aldığına inanarak adam öldürmeyi bırakıyor. Fakat arandığı için dağda kalmayı sürdürüyor. Dağda kaçak bulunduğu sırada, tutuklanan bir arkadaşını, Maraş Cezaevinde zaman zaman ziyaret ederek, kendisine para yardımında bulunur.
    
    Reşko, bir kaç yıl dağda kaldıktan sonra yakalanıyor ve Maraş Cezaevine konuyor. Başlangıçta idamla yargılanan Reşko, dağa çıkmasının haklı gerekçeleri gözetilerek hapis cezasına çarptırılıyor. Birkaç yıl tutuklu kaldıktan sonra 1933 affında cezaevinden çıkıyor.
    
    Cezaevinden çıktıktan sonra, geçimini çıkarmak için Suriye'den kaçakçılık yapar. Cezaevinden tanıdığı bir tütün kolcusunun halka baskı yaptığını görüyor ve kendisini uyarıyor. Kolcunun kafa tutması üzerine aralarında sürtüşme çıkıyor. Kolcu, Suriye'den bir dönüşünde dağda Reşko'yu pusuya düşürüyor. Aralarında çatışma çıkıyor. Çatışmada, Reşko topuğundan yaralanıyor, kolcuysa hayatını kaybediyor.
    
    Reşko, bu olay üzerine yeniden dağa çıkar. Uzun süre dağda kalır. 1940 yılında bir gün Çağşak'taki evinde olduğu, köyün zengin Tümüklü ailesince Sarız jandarmasına ihbar edilir. Jandarma evi sarar. Reşko, başlangıçta teslim olmaya yanaşmaz. Fakat köylüler araya girerek kendisini ikna ederler. Reşko, silahını teslim edip evden çıkarken, dam başında pusuda bekleyen birince arkadan vurulur. Bu, Reşko'nun kendisinden kuşkulandığı ve daha önce bir kaç kez kendisini uyardığı bir köylüsü Hulusi'dir.
    
    Arkadaşlarının karşı tarafa köklü bir misilleme yapma önerisini de Alim Efe kabul etmiyor.
    
    Olayı doğrudan gören ilçe jandarması Mustanlar'dan 15 kişiyi tutukluyor. Jandarma komutanının haber yollaması üzerine, Alim Efe ile arkadaşları da teslim oluyorlar. Jandarma Komutanı da haklılıklarını gördüğü için onlara iyi davranıyor.
    
    Bir süre yattıktan sonra Alim Efe, Dinar Cezaevinden kaçıyor. Yeniden köyüne dönüyor. Amacı ailesine ve yakınlarına sahiplik etmek. Yurt edinmek istediği Teknova'da ekip-biçmek. Kavgada dalaşmada gözü yok artık.
    
    Yazık ki karşı taraf yine durmuyor ve bir gün şoseye indiğinde, pusu kuran Abbas ve Habip tarafından vuruluyor. Vurulmaya vuruluyor ama vuranlar yanına yaklaşamıyorlar... Ta ki birini yanına gönderip, öldüğünü kesinlikle öğreninceye kadar.
    
    Alim Efe'nin cesedinin ne olduğunu olayı anlatan da kesinlikle bilmiyor. Cesedi yakıp gömdükleri söyleniyor. Türküdeyse cesedin samanlıkta doğrandığı anlatılıyor.
    
    Olayı anlatan türküde anlatıldığı gibi, Alim Efe'nin öldürülmeden nişanlandığını fakat bu konuda da gözünün açık gittiğini ekliyor.
  • 
    
    Fişekliğin düzüm düzüm
    Karda belli olmuş izin
    Kara yasla dolaşıyor
    O sevgili iki kızın
    
    Öle öle kızların öle
    Ölmiye ne günler göre
    
    Halep’ten malı kaldırır
    Tokat, Zile’de sattırır
    Namı büyük benim babam
    Evine misafir kondurur
    
    Şıho dersen ağalar ağası
    Binboğa yaylası.Elbistan kışlası
    Sırtında görülür sırma meşrası
    
    Aslan babam aslan babam
    Devletten sana çıktı ferman
    Dizlerimde kalmadı derman
    
    Tüfengin elden ele dolaşıyor
    Yetim kaldı iki kızın
    Kuzu gibi meleşiyor
    
    Değen kurşun yağlı mıydı
    Elin kolun bağlı mıydı
    Seni vuran yoldaşların
    Ciğerleri yanmış mıydı
    
    Çok cefan gördüm yalancı dünya
    Çok kahrını çektim çürüdü bünyem
    Senin için çıktı bir büyük ferman
    
    Haleb’i yol ettim kalmadı sana
    Fişeklik belinde tüfek bir yana
    Kızların dolaşır hem yana yana
    
    Postayı ayırdı iki kardaşın
    Ne kadar büyüdü belalı başın
    Felek size yedirdi zehirli aşın
    
    Elif durmadan sizleri izler
    Düşman dam başında gözler
    Yetim kaldı iki kızlar
  • göksun-ağıt

  •  Bu Ağıt 1,355 defa görüntülenmiştir.