-->


17 Ekim 2014 Cuma

Kerim ile Ali'nin ağıdı

  • Kerem İle Ali!nin Ağıdı

  • Ericek köyünden Resul Ömer'in oğlu Ali ile Kerim Dolu yedikleri içtikleri ayrı giden, arkadaştan öte, iki sırdaş, iki dostturlar. O gün (01.02.1959) Kerim, Ericek'e görmese duramadığı Ali'nin evine gelmiş, yenilmiş, içilmi


    Ericek köyünden Resul Ömer'in oğlu Ali ile Kerim Dolu yedikleri içtikleri ayrı giden, arkadaştan öte, iki sırdaş, iki dostturlar. O gün (01.02.1959) Kerim, Ericek'e görmese duramadığı Ali'nin evine gelmiş, yenilmiş, içilmiş muhabbet edilmiştir. Kerim bir ara silahını çıkararak yağlar ve içinde kalan son mermiyi fark etmeyen Kerim, canı kadar çok sevdiği Ali'yi vurur. Aldığı kurşun yarasıyla oracıkta vefat eden Ali'yi gören Kerim panikler. Ne yapacağını bilemeyen Kerim, Malaçca köyünden olmasına rağmen Çardak köyüne (kasaba) doğru koşmaya başlar. Çünkü kardeşlerinin bir kısmı Çardak'ta ikamet etmektedir. Tombak köyüne geldiğinde arkasından gelen Ericekli köylülerden korunmak maksadıyla Tombak'ta bir eve sığınır. Sığındığı ev sahibi Kerim'i içeri alır ve evin kapısını dışarıdan kilitler. Lakin bu sığınma Kerim'i kurtaramaz. Kerim'in sığındığı evin etrafını saran Ericekliler evin içerisinde yalnız olan Kerim'i ateş altına alırlar. Yüz yüze gelindiğinde üç-beş adamın üstüne gelemeyeceği, gözünü daldan budaktan esirgemeyen Kerim'i, galeyana gelen ve bir kısım hasetlerin de gayretiyle iradesizleşen kalabalık hiçbir canlının kendi cinsine reva görmeyeceği zulümlük ederek ölümüne sebep olur. Bu iki yiğidin aynı günde içler acısı şekilde ölümlerine, Akveren köyünden Halil oğlu Süleyman Dal'ın on bir yaşında yazdığı ağıt destan olur ve ederi yirmi beş kuruştan satılır. Süleyman Dal bakalım ne demiş: 

    Kerim ile Ali'nin ağıdı

    Göksün kazasının Tombak köyünde
    Feci kaza ile ölen yiğitler
    Sorarsanız Ali Gökce soyunda
    Gözümüzden kan yaş döken yiğitler

    Kerim tapancayla uğraşır durur
    Unutup elini tetiğe vurur
    “Ah!..” derim içimden yağlarım erir
    Bizi yas içinde koyan yiğitler

    Ömer ile Gümüş durmadan ağlar
    Sularımız bile tersine çağlar
    Tombaklılar bile kazayı söyler
    Dertleri dillerde kalan yiğitler

    Kaza oldu Ocak ayı ikide
    Kuşlar ağlaşıyor şu mavi gökte
    Bir tanecik mermi kalmış tüfekte
    Başları belalı ölen yiğitler

    Kerim'i sorarsan Malaçca köyü
    Dört mermi deliyor bu usul boyu
    Türk'e yakışır mı asildir soyu
    Beyni delik kalbi üzgün yiğitler

    Cuma gününde bu kaza oluyor
    Bu feci kazada ciğer deliyor
    Dostlar ağlar düşmanlar da gülüyor
    Dostları ağlatıp giden yiğitler

    Dört mermiyle bir Kerim'i vurdular
    Kafasını dilik dilik dildiler
    Ne kötü şey hepsi katil oldular
    Gözlerin dünyaya yuman yiğitler

    şehit olup bu dünyadan göçtüler
    Ecel şerbetini hemen içtiler
    Gönüllere dert kuyusu deştiler
    Bizi dert içine atan yiğitler

    Ben burada son veriyom sözüme
    Bir od düştü yanar tatlı özüme
    Dünya zindan görünmüyor gözüme
    Dünyayı bize dar eden yiğitler

    Süleyman Dal der ki bitirdi sözü
    Aşkın ateşiyle yanıyor özü
    Kanlı yaş bürürdü şu iki gözü
    Meskeniniz cennet olsun yiğitler
                              
                           Halil oğlu Süleyman Dal
    Akveren köyünden
  • Bu ağıdın hikayesi 10.05.2011 tarihinde, Kerim Dolu'nun kardeşi Fevzi Dolu'dan (1943), sözleri ise Kerim'in kızdan yeğeni şeref Aslan'ın (1975 doğumlu Elbistan)


Hiç yorum yok: